Pas
Pas
Kağıdını alıyorum kirini pasını bırakıyorum cümlesi çınlıyor karanlık bir mecrada.
Sanat eserleriyle dolu ıssız ücra bir yerdeyim. Işık ahenkle vuruyor istediği özel bölmelere. Sonra alt kattan zincir sesleri, üst kattan uğultular geliyor. İnsanlar kaçışmaya başlıyor. Rehin tutulmuş ruhların çığlıkları olduğunu, onların kömür karası gözlerine baktığımda anlıyorum. Soğuk karanlık hissiz bedenlerle çevriliyor etrafım. Ben de koşmaya başlıyorum ama önceleri kaçmak değil de onlara yol göstermek ve karanlığı özgür bırakmak ister gibiyim. Daha sonra kovalıyorlar beni, sonra üzerlerine yürüyorum karanlıktan sıyrılıp aydınlığa ulaşabilecekmişim gibi. Yanımdan geçip giderken bundan kurtulamayacağımı söyler gibi bakıyorlar, ise bulanmış yüzler. Birileri çok çirkinsin diyor. Sonra insanların olduğu bölmeye ulaşıyorum beni kolumdan tutarak çekmeye çalışıyorlar sonra karanlık küçük bir erkek çocuğu yapışıyor bedenime ruhuma ve kağıdını alıyorum kirini pasını bırakıyorum şimdi git diyor. Bedenimden ruhumu söküyor adeta. Kendime sarılmış ağlayarak uyanıyorum. Aklım çocuğun kocaman gözlerinde, aklım onun sözlerinde, aklım sanatın aydınlık tarafında, aklım binanın karanlığında kalıyor. Kalp atışlarım bir gün boyunca durulmuyor.

Comments
Post a Comment